4 Nisan 2016 Pazartesi

AĞLAMA PALYAÇO

AĞLAMA PALYAÇO


Aranızda bilenler vardır elbet ama çok sevdiğim şu hikayeyi sizinle bir kez de ben paylaşmak istiyorum.

Adamın biri psikiyatra gider ve çok mutsuz olduğunu anlatır. Psikiyatr da camdan dışarı bakar ve panayır alanında kurulan sirki adama göstererek, kendisinin de ne zaman canı sıkılsa o sirke gittiğini ve oradaki palyaçoyu izleyip bütün dertlerini unuttuğunu söyler ve adama da o palyaçoyu izlemesini tavsiye eder. Adam dalgın bakışlarını sirkten uzaklaştırır ve doktora der ki: “Ben o palyaçoyum zaten.”


Şöyle bir etrafıma bakıyorum da herkes ağlayan palyaço. Kimse yaptığı işten memnun değil. Herkes görevmiş gibi yapıyor işini, yani palyaçoluğunu yapıyor, akşam çıkarken de makyajını silip peruğunu çıkarıp yüzüne ‘mutsuzluğunu’ takıp evine gidiyor.

Onun için mutsuz insanlar kümesi olduk. Onun için ağlayan palyaçolar olduk.

Bunun ana sebebi, neredeyse hiç kimsenin kişiliğine uygun ve sevdiği bir mesleği yapamıyor olması. Adam çocukluğundan beri oyuncak arabaları söküp takıyor, babasının arabasının motorunu tamir etmeye çalışıyor, kafası buna çalışıyor, hevesi bunun üzerine kurulu… Bir bakıyorsun adam sınavda kutucukları doldurup gazeteci olmuş.

Adam çocukluğundan beri tıp bilimlerine ilgi duyuyor, kafasında tedavi mekanizmaları üretiyor… Bir bakıyorsun sınavda inşaat mühendisi olmuş.

Mühendis beyinliden gazeteci, doktor olacak kişiden inşaatçı olunca da herkes mutsuz palyaço oluyor.



Belli bir yaşa gelip de bir anda yaptığı işi bırakıp yeni ufuklara yelken açan istisnai birkaç insan var bu dünyada. Hayranım onlara.

Ah ben de neler neler yapacağım da, önce şu makyajımı bir temizleyeyim, gözyaşlarımı sileyim, sonra peruğumu çıkarayım, ondan sonrasına bakarız inşallah.

EczaciAdam


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder