AĞLAMA PALYAÇO
Aranızda
bilenler vardır elbet ama çok sevdiğim şu hikayeyi sizinle bir kez de ben
paylaşmak istiyorum.
Adamın biri
psikiyatra gider ve çok mutsuz olduğunu anlatır. Psikiyatr da camdan dışarı
bakar ve panayır alanında kurulan sirki adama göstererek, kendisinin de ne
zaman canı sıkılsa o sirke gittiğini ve oradaki palyaçoyu izleyip bütün
dertlerini unuttuğunu söyler ve adama da o palyaçoyu izlemesini tavsiye eder.
Adam dalgın bakışlarını sirkten uzaklaştırır ve doktora der ki: “Ben o
palyaçoyum zaten.”
Şöyle bir
etrafıma bakıyorum da herkes ağlayan palyaço. Kimse yaptığı işten memnun değil.
Herkes görevmiş gibi yapıyor işini, yani palyaçoluğunu yapıyor, akşam çıkarken
de makyajını silip peruğunu çıkarıp yüzüne ‘mutsuzluğunu’ takıp evine gidiyor.
Onun için
mutsuz insanlar kümesi olduk. Onun için ağlayan palyaçolar olduk.
Bunun ana
sebebi, neredeyse hiç kimsenin kişiliğine uygun ve sevdiği bir mesleği yapamıyor
olması. Adam çocukluğundan beri oyuncak arabaları söküp takıyor, babasının
arabasının motorunu tamir etmeye çalışıyor, kafası buna çalışıyor, hevesi bunun
üzerine kurulu… Bir bakıyorsun adam sınavda kutucukları doldurup gazeteci
olmuş.
Adam
çocukluğundan beri tıp bilimlerine ilgi duyuyor, kafasında tedavi mekanizmaları
üretiyor… Bir bakıyorsun sınavda inşaat mühendisi olmuş.
Mühendis
beyinliden gazeteci, doktor olacak kişiden inşaatçı olunca da herkes mutsuz
palyaço oluyor.
Belli bir
yaşa gelip de bir anda yaptığı işi bırakıp yeni ufuklara yelken açan istisnai
birkaç insan var bu dünyada. Hayranım onlara.
Ah ben de
neler neler yapacağım da, önce şu makyajımı bir temizleyeyim, gözyaşlarımı
sileyim, sonra peruğumu çıkarayım, ondan sonrasına bakarız inşallah.
EczaciAdam
EczaciAdam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder