HORLAMANI ÖZLEDİM KOCACIĞIM
(YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY)
(YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY)
Yıllardır
eczaneme gelen yetmişli yaşlarının sonlarında bir karı-koca vardı bundan kısa zaman öncesine kadar. İkisi
de çok naif, ikisi de çok nazik insanlar.
Eczaneye
girince keyif dolardık. Selam verişleriyle, saygılarıyla, gülüşleriyle gül
açtırırlardı gönlümüzde. Öyle iyi insanlardı ki, hani hasta olmasalar da ara
sıra gelip selam verseler diye beklerdik onları.
İçeriye
girdiklerinde başkalarını rahatsız etme korkusuyla verdikleri selamları vardı, ve
sonrasında teyzenin uzakta duran sandalyeye adeta ilişip eşinin nazikçe ilaç
bankosuna yanaşmasını yaşardık…
Beyefendi kişi ilaç bankosuna yanaşıp nazikçe “biten
ilaçlarımızın listesini verirseniz gidip yazdıralım” derdi. Teyze ise bir kez
daha mahçup tavırla başını öne eğip beklerdi. Onların bu ekstra nazik durumunun
altından kalkmaları için işi gücü bırakıp hemen onlarla ilgilenirdik, diğer
hastalardan izin alarak.
İlaçlarını
yazdırıp gelirler ve mahçup gözlerle yine sıraya girerlerdi. Biz onları bu
yoğunluk içinde fark edene kadar da birbirlerine sevgi dolu gözlerle
bakarlardı. Biz onları fark eder etmez reçetelerini alır, onları oturtur,
ilaçlarını hazırlar ve bir an önce bekletmeden göndermek isterdik.
Yorulmasınlar, sıkılmasınlar diye.
Bu olay her
üç ayda bir tekrarlardı.
Bir üç aylık
süreç geçti ama bu sevimli nazik çift gelmediler. Üstünden bir ay daha geçti.
Sonra bir ay daha... Derken bir gün teyzemiz yalnız başına eczaneye girdi. Eski mahçupluğundan
hiçbir şey kaybetmemiş ama bu sefer gözleri yaşlı.
“Hoş geldin
teyze, gel otur, hayırdır” demeye kalmadı ki göz yaşları sele döndü teyzenin.
Biz ne
yapacağımızı bilemez halde teselliye çabalıyorken teyze yüreklerimizi dağlamaya
devam etti…
“Ben 50
yıldır eczanelere kocamla geliyordum. 5 yıldır da size geliyorduk. En son ilaç
aldığımız günden 4 gün sonra erim-kocam-dağım… öldü... Benim de 2 aydır tansiyon
ilacım yok. Ben nasıl ilaç alınır bilmiyorum. Bana tansiyon ilacı verecek
misiniz? Ama kocam öldü” dedi….
“Tansiyon
ilacımı verir misiniz” ama “kocam öldü”
dedi… O anda ağlamayanın kalbi kurusun…
Darmadağın olduk. Herkes bir köşeye
kaçtı gözü yaşlı. Biraz sessizlik oldu. Ben eczacı olarak topladım ve dedim ki:
“Teyzeciğim
merak etme. Bundan önce kocan sağ iken ilaçlarını nasıl alıyorsan şimdi de
ilaçlarını öyle kolay alacaksın.”
Teyzenin
ağlaması içine içine devam ediyordu ama biraz olsun ferahlamış gibi görünüyordu. Tüm resmi
detaylar halledilip ilaçları teslim edildi. Teyze bir miktar gülümsedi.
Teşekkür etti ama sonra daha bir hıçkırarak ağlamaya başladı.
Korktuk!
Eşinin ilaç alırken yaptığı bir şeyi atladık mı ya da onu istemeden kırdık mı
diye çekindik. Onun ağlayışını görmek en son istediğimiz şeydi o an. Hemen
atıldık. “Ne oldu teyze, bir şeyi mi yanlış yaptık, affet bizi” diye.
Teyze kafayı
kaldırdı, mahçup bakışlarına devam etti…
“Çok sağ olun evladım, Allah sizden
razı olsun. Ben çok korkmuştum kocam yokken ilaç vermezler bana diye ama siz
her şeyi hallettiniz. Artık gönlüm rahat. Allah sizi evlatlarınıza bağışlasın, Allah ne
muradınız varsa versin.”
Biz biraz
rahatladık ama teyze ağlayarak devam etti:
“Kocamı bilirsiniz ya Mehmet amcanız yavrum. Ben onu
çooook özlüyorum…………………………………………………”
Biz de daha
göz yaşı yeni durmuş, sesimiz zaten halen titriyor. Bir daha koyuverdi tüm
eczane kendini. Amiyane tabirle bu sefer salya sümük…
“Teyze
özlenmez mi” dedim ama gerisine sesim çıkmadı.
Teyze devam
etti: “Uyuyamıyorum
evlatlarım…”
Biraz daha toparlar
gibi yaptım. Bu travmatik süreçte uyuyamamakta haklı olduğunu söyledim filan
ama benim kendime dermanım yok bunları söylerken. Teyze bir gitse, göz yaşları sel
olacak... İlaç filan önermedim. ‘Biraz zaman geçsin sonra bakarız’ dedim. Ama teyze
sözümü kesti:
“Ben
amcanızın ölümünden dolayı uyuyamıyor değilim evlatlar. Amcanız çok horlardı.
Ben de ona hep kızardım horladığı için. Şimdi o gitti ya, meğerse ben onun
horlama sesine o kadar alışmışım ki yıllardır, o horlama beni uyutuyormuş, o
sesle uyumaya alışmışım, o ses bana güven veriyormuş da rahat uyuyormuşum. Artık
horlayan biri yok diye uyuyamıyorum. Keşke horlasa, keşke o gürültüsüyle tekrar
uyusam, kocamın horlamasını özledim evlatlar...”
Artık
söylenecek söz yoktu. Gözyaşı sel olacaksa olacaktı. Eczanede herkes darma
duman olmuştu. Başka bir söze de hacet kalmamıştı. Herkes arkasını dönüp
ağlamaya başladı. Hatta olaya şahit olan birkaç hasta bile kas katı kesilip
ağlıyordu eczanede.
Nurlar
içinde yat Mehmet amca. Sen Nefise teyzenin ilaçları için hiç merakta kalma. O
üç aydan üç aya ilaçlarını düzenli bir şekilde alıyor. Almazsa da biz
tembihliyoruz onu. Uykuları biraz düzensiz bu aralar ama eskisine göre
düzeliyor. Üstelik balkondaki biberleri de çiçek vermiş bu bahar. Sen rahat uyu
Mehmet amca. Biz daha ölmedik…