30 Haziran 2016 Perşembe

İÇİMDEN GELMİYOR

İÇİMDEN GELMİYOR!





İçimden gelmiyor…
Ne yazmak geliyor içimden ne de bir ev çizmek boş kağıda.
Hayal kurmak gelmiyor içimden boşu boşuna.
Müzik dinlemek istemiyorum mesela bunlar olurken.
Televizyonu açmak istemiyorum, radyonun fişini takmıyorum.
İnternet aboneliğim bitmiş ama yenilemesem de olur diyorum.


Bir şarkı geliyor aklıma, en sevdiğim, vazgeçiyorum mırıldanmaya.
İçimden gelmiyor denize bakmak, hele de  arkadaşlarla oturmak.
Ne çalışmak geliyor içimden ne de tatile çıkmak.
Ne ağlamak geliyor içimden ne de çay demlemek!


Çünkü yazacak bir şey yok,
Acıdan başka,
Bu böyle oldukça…


Kahrolsun bazı  şeyler!!!
Aşık olmaktan başka,
Ama anlayan oldukça…


İçimden gelmiyor,
Böyle yaşatıldıkça…



22 Haziran 2016 Çarşamba

KOLORADO’YA TAŞININ LEYN(!)



Biz ne güzel insanlardık be arkadaşlar. Ne oldu da bizi bu hale getirdiler. Kim bizi kindar yaptı? Kim bizi bozdu?  Kim vicdanımızı çaldı? Kim bizi vicdansız yaptı?

Bugün bir gazete başlığı gördüm. “Kahrolasıca şarkıcı …… öldü” diye. Yıllardır bildiğimiz, ekranlarda gördüğümüz bir ismin ölümüyle ilgili bir paylaşımda bulunmuş yorumcu. Sonra da büyük büyük anlatmış onun masonluğunu ve gayri müslimliğini ve bilmem daha nelerini…

Biz ne zaman kötü insanlar olduk da ölülerin arkasından hakaret eder olduk? Bizi kim insanlıktan çıkardı fark etmeden?


Bir zamanlar hep iyiydik biz. 

Harçlığımız arkadaşımızdan fazlaysa utanır söyleyemezdik.

Uzun teneffüste parası olmayan arkadaşımız var diye simit yemezdik, simit!

Kalp krizi geçiren babası olan kişinin yanında kalp demezdik. Kalbimizi gömerdik.

Ayakkabısı kötü olanın yanında ayakkabılarımızı sıranın arkasında çapraz yapıp saklardık.

Akşam yemeğinde makarnamızın kıymalı olduğunu saklardık mesela . Belki arkadaşımız sade yemiştir diye.

Ergenlikte sigara içmeye özendirilirken de en ucuz sigarayı içerdik ki kaliteli sigara alamayanlar utanmasın diye.

Kıyafete çok önem vermezdik çünkü daha iyi giyinemeyen olursa ayıp olur diye.

Saçımızı hep yandan ayırırdık, dikine giden olmasın, jöle bulamayan alınmasın diye.

Grip olunca rapor almazdık, rapor alacak tanıdık doktoru olmayan arkadaşımız var diye.

Sınavdan 90 alınca sevinmezdik 50 alan arkadaşımız var diye.

Öyle ikide bir anne-baba-teyze-dayı lafları etmezdik, olan var olmayan var diye.

Sevinmezdik öyle her şeye delicesine, ağlamazdık öyle feryat edercesine.

Biz en aşağıdakine göre ayarlardık hep hüznü de sevinci de. Başkaları alınmasın diye…


 Hamburgerciler mi bozdu bizi yoksa kahveciler mi bizi bizden uzaklaştırdı bilemedim? Yoksa bütün bunlar adını telaffuz edemediğimiz 25 liralık makarnayı sipariş edemezken mi yaşandı?

Ne oldu bize? Kim veya  ne oldu da bizi bu hale getirdiler. Kim bizi kindar yaptı? Kim biz bozdu? Kim vicdanımızı çaldı?


Eğer o zorla götürdüğünüz yerde yediğimiz dabıl çizburgerli voper menülü soğan ringslerinin yanında içtiğimiz  kafe motta dabıl  mohiyatolu espiresso latte bizi böyle yaptıysa, olmaz olsun öyle dabıl çizburgerli voper menülü soğan ringslerinin sonrasında içtiğimiz  kafe motta dabıl  mohiyatolu espireso latte. 
Ben köfte ekmek istiyorum bir dahakine. Hem de çift ekmekle.


Eskiyi özlüyorum. Vicdanlı insanları istiyorum.




Not: Bu yazıyı kafe motta dabıl  mohiyatolu espireso latte içenler değil, yemek sonrasında orta şekerli  Türk kahvesi içenler okusun lütfen. Diğerleri de Kolorado’ya taşınsın. Oranın mohiyatosu pek iyiymiş,öyle diyorlar.

20 Haziran 2016 Pazartesi

TAM SEVECEK OLUYORUM...


TAM SEVECEK OLUYORUM…



















Tam sevecek oluyorum,
Polyanna geliyor yanıma.
Sev  diyor ama terkedilmeyi göze al...

Tam sevecek oluyorum,
Kendime ördüğüm duvarlar dikiliyor karşıma.

Tam sevecek oluyorum,
Birisi başlamadan ağlatıyor.

Tam sevecek oluyorum,
Yaşadığım hayal kırıklıkları çıkıyor karşıma,
Yapma diyor yapma !
Bir kez daha acıtma canını,
Kanatma bir kez daha kapanan yaralarını.



Tam sevecek oluyorum,
İstediğim Sevgi'nin siyah beyaz filmlerde kaldığını fark ediyorum.

Tam sevecek oluyorum,
Uyanıyorum kan ter içinde. Oh be(!) diyorum.


Tam sevecek oluyorum,
En arabesk şarkıların içinde buluyorum kendimi.

Tam sevecek oluyorum,
Bakıyorum ki onlar masallarda kalmış.

Tam sevecek oluyorum.
Görüyorum ki karşımdaki ADAM’ cık beş para etmezmiş.

Tam sevecek oluyorum,
Görüyorum ki karşımdaki KADIN’cık bile olamamış.



Tam sevecek oluyorum,
Anlıyorum ki sevecek yürekler çok eskilerde kalmış.

Tam sevecek oluyorum,
Yüreğim eskilerde kalmış.

Tam sevecek oluyorum ,
Görüyorum ki artık yürek değil beden sevilir olmuş.

Tam sevecek oluyorum,
Bedenim bile yorgun kalmış.

Tam sevecek oluyorum,
Seveceğim Adam gözlerimdeki yaşlara sebep olmuş.



Tam sevecek oluyorum,
Seveceğim kadın gözümde gönlümde cansız olmuş.


Tam sevecek oluyorum…
Artık onun için sevmiyorum
Çünkü artık bende sevecek bir yürek kalmamış....















(Mısralar bir kadın ve bir adam tarafından ortak yazılmıştır. Böyle bir şeyin olması da inanılmazdır. Tarihe not düşülsün!  Teşekkürler Nur...)




3 Haziran 2016 Cuma

VEFA İSTANBUL'DA BİR SEMT ADIDIR

Vefa İstanbul’da bir semt adıdır




Eminönü İlçesi sınırları içerisinde bulunan Vefa semti, Aksaray ile Unkapanı arasındaki Atatürk Bulvarı’nın doğusundaki Süleymaniye semti ve Külliyesi’nin Zeyrek semtine bakan yamaçları üzerine kuruludur.

Vefa ismi Şeyh Vefa’dan gelmektedir. Aslen Karamanoğulları kökenli olan bu muhterem insan Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul’a yerleşmiştir. İyi bir ilim adamıdır. Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmış bir çok şiiri ve risâlesi vardır. Şiir ve yazıları derin manalıdır. Şeyh Vefâ 1491 yılında hayatını kaybetmiştir. Ölümünün ardından Fatih Sultan Mehmet kendisi adına  bir cami ve bir çifte hamam inşa ettirmiştir.

Vefa semtinin tarihçesi Bizans dönemine kadar dayanmaktadır. Semt o dönemde merkezi bir konumda yer almakta idi. Tarih boyunca da hep gözde bir semt olarak adından söz ettirmiştir..
Vefa semtinin tarih boyunca gözbebeği olması nedeniyle semtte bir çok cami, kilise, kütüphane ,hamam,  medrese gibi eserler yer almaktadır.

Tarihi değerlerinin yanı sıra Vefa denilince akla gelen şeyler arasında Vefaspor ve ayrıca Vefa Bozacısı da gelir. Hatta semtmi bozacıya adını vermiştir yoksa bozacımı semte adını vermiştir kafa bile karıştırır günümüzde.





Teknik olarak Vefa semtinde doğan kişilere “Vefalı” denir. Bunun tam tersi ise Vefa’da doğmamış kişilere de o zaman “Vefasız” denir. Yani Vefa’da doğmayan bizlerin hepsi aslında ‘Vefasız’ ız bu durumda. Yani kardeşim sen feveran ederek haykırıyorsun ya vefalı insan yok diye; sen Ankaralı’dan, Adanalı’dan, İzmirli’den, Konyalı’dan vefa arama boşuna. Çünkü Vefa İstanbul’da bir semt adıdır.


Şimdi sessizce gözlerini kapa ve vefalı aramaktan vazgeç. Adamı hasta etme, azıcık Vefalı’yı da boşuna meşgul etme.



1 Haziran 2016 Çarşamba

ZAHİRİM

ZAHİRİM



Zannettiğim kadarsın,
İşte o kadar yüce.
Sığdırılamaz hiçliğe.


Mealim;
Ben’i bir tek anlar’ım
İDİN;
Evvelim olmadın bari zahirim olaydın
İYİYDİN.


Kesiştik mi travmalarımızda?
Belki de “hiç yoktan” iyisiydik
Bilmem ki, neydik…


Bardağımızı doldurdular
Son damla idik
NEYSE ne İDİK…



(ÖLDÜM KOLLARINDA CENNETİ GÖRDÜM İDİK)