ZAMAN MAKİNEM VARDI BENİM, KIRDIM.
Zaman makinem
vardı benim. Geceleri kullanırdım çoğunlukla. Yastığa başımı koyup battaniyeyi
kafama çekince çalıştırırdım onu beynimle.
Hoop,
ilkokul yıllarına giderdim. Deli gibi top oynayan, çığlık çığlığa eğlenen
kendimi izlerdim. Hatta saklambaç oyununa katılmak isterdim ama olmazdı. Çünkü
makine sadece o günleri izlemene müsade ediyor, müdahale edemiyorsun hiçbir
şeye.
Sonra bir
basardım makinenin düğmesine, hooop lise yılları. Arkadaşlarla gezmeler, ilk
sevgilimin elini tutuşum, öğlen araları annemin pişirdiği yemeğin kokusuyla eve
girişim…
Sonra bir
basardım düğmeye, üniversite çağlarım. İdealist beni izlerdim ders çalışırken,
Ankara sokaklarında gezerken, sinemaya giderken.
Sonra bir
bastım makinenin tuşuna Karaman’a gittim. 45 tane erkek çocuğunu gördüm tecavüz
edilen. Durdurayım bu zulmü, müdahale edeyim dedim ama yapamadım. İçim yandı.
Her türlü gelecekleri bu travmayla bozulacak olan 45 çocuğu kurtaramadım.
Kahroldum.
Bir daha
bastım makinemin tuşuna bu sefer geldim Ankara Güvenpark’a. Az sonra bomba
patlayacak. Uyarayım dedim insanları. 16 yaşındaki aslen Karamanlı(!) Destina
‘ya uzaklaş buradan demeye çalıştım, olmadı. Kağıt toplayan çocuğa bugün
lunaparka gidip çalışmamasını söylemek istedim, söyleyemedim. Gazi Üniversitesi
4. Sınıf öğrencisi Feyza’ya o gün yurtta kalmasını söylemek istedim, olmadı.
Umut Bulut’un babasına otobüse binmemesini, oğlunun onu maç bitiminde eve
bırakacağını söylemek istedim ama söyleyemedim. Patladılar. Onları da
kurtaramadım. Mahvoldum.
Bir daha
bastım makinemin düğmesine baktım şehirlerde çocukların üzerine bombalar
yağıyor.
Bir daha
bastım düğmeye, çocuklar sınırlarda soğukta yatıyor, anneler çadırlarda doğum
yapıyor, insanlar savaşıyor.
Sonra çıktım
makinemin içinden, gözlerim yaşlı. Aldım elime tüm küfürleri, paramparça ettim
makineyi. Öyle değil mi ama, ne işe yarar zaman makinesi; o çocukları, o
masumları kurtaramadıktan sonra!
Paramparça
olmuş makinem, paramparça olmuş hayatlar ve paramparça olmuş ben uyuyamadık o
gece. Hep birlikte oturduk kin kustuk. Bildiğimiz ne kadar küfür varsa
söyledik.
Sonra nefretimizi içimize atarak yeni bir makine yapmaya karar
verdik. Adını da Umut makinesi koyduk. O makinenin düğmesine bir bastık ki
orada hiç tecavüze uğrayan çocuk yok, patlayan masumlar yok, savaş yok. Umut
makinemiz vardı bizim, biz de umutlandık.
Elimizde bir tek umudumuz kaldı güzel
yarınlara dair, onu da bir daha kimse kırmasın ne olur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder